Kuşların Güzellik Yarışması
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Çok uzak diyarlarda dağların eteklerinde sadece kuşların yaşadığı bir orman varmış. Bu orman çok büyük ve görkemliymiş.
Ormanda yaşayan çeşit çeşit kuşlar varmış ve bu kuşlar durağan hayatlarından çok sıkılmışlar. Bir gün orman sakinleri, ne yapsak ne yapsak da bu sıkıntıdan kurtulsak diye düşünürken kuşlar için bir güzellik yarışması düzenlemeye karar vermişler. Kuşlardan baykuş “İçinizdeki en güzel kuşu seçelim, o bizim kralımız olsun.” demiş. Bunu duyan bütün kuşlar çok heyecanlanmışlar. Hemen göl kenarına gitmişler yıkanmışlar, temizlenmişler, tüylerini tarayıp iyice süslenip püslenmişler. En güzel hallerine bürünmüşler. Papağan başta olmak üzere hepsi pırıl pırıl parlıyorlarmış.
Diğer kuşların çok güzel olduğunu bilen karga, kendisinin ne yaparsa yapsın onlar kadar güzelleşemeyeceğinin farkındaymış. Bir kurnazlık düşünmüş. Dere kenarına gidip diğer kuşların taranırken düşürdüğü tüyleri alıp kendisine takmış, takıştırmış. O kadar güzelleşmiş ki kendisi bile çok şaşırmış. Nihayet beklenen gün gelmiş, bütün kuşlar hazır bir vaziyette orman sakinlerinden oluşan jürinin önünde toplanmışlar.
Jüri, tüm kuşları tek tek, en ince ayrıntısına kadar incelemiş. Fakat kimseyi beğenememişler. Yarışmanın sonrasına doğru bizim karga çıkmış sahneye. İçlerinden türünü bilemedikleri bu kuşu çok beğenmişler. O da ne! Bu kuş, bizim kurnaz karga imiş. Bizim kurnaz kargayı çok beğenmişler, bundan böyle kralınız bu olsun demişler. Kuşlar, kargayı tebrik etmek için tek tek ona sarılmaya başlamışlar. Her sarılışta karganın tüyleri dökülmesin mi? Sonunda bizim kara karga, o eski kara kuru görüntüsüne tekrar dönmüş. Bunun gören jüriler kargadan krallığı geri almışlar. Karga da hilenin aldatıcı ve geçici olduğunun farkına varmış, çok pişman olmuş, herkesten özür dilemiş.